Anadolu dervişi günlük hayatta, her vesile ile duâ eder. Dilinde lânet ve bedduâ yoktur.
Mü’minlerin dilinden her vesile ile besmele, hamdele, istiğfar ve benzeri zikir sözleri dökülür.
Şöyle ki;
Mü’minler karşılaştıklarında birbirlerine selâm vererek, duâda bulundukları gibi; ayrılırken de yine bu duâ ile birbirlerini Allâh’ın selâmetine emânet ederler.
Allâh’ın selâmının oluşturduğu bir şahsiyet güzelliği içinde şuurlu her Müslümanın hâli ne güzeldir:
Birbirlerinden ayrılırken;
“‒Allâh’a emânet ol!” derler.
Seyahatlerde;
“‒Allâh’a ısmarladık!”
“‒Hayırlı yolculuklar, Allah yoldaşın olsun!” derler.
Evlenenlere;
“‒Allah mesut eylesin!” derler.
Ticaret esnasında;
“‒Siftah senden bereket Allah’tan…”
“‒Bereketli olsun!”
“‒Hayrını göresin!” derler.
Hastalıkta;
“‒Rabbim şifâlar ihsân eylesin!” derler.
Yeni doğanlar için;
“‒Ömrü hayırlı, yaşayışı amel-i sâlih üzere ve bahtı da güzel olsun!”
“Hayru’l-halef olsun!” derler.
Vefatlarda;
“‒Allah rahmet eylesin!”
“‒Geride kalanlara sabr-ı cemîl ihsan buyursun!” derler.
Anadolu dervişinin gönlünde olgunlaşmış bu duâ ve temennîler, gönülleri inşâ ve ihyâ edici ne kadar güzel bir İslâm ahlâkıdır!
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Anadolu Dervişinin Gönül Dünyası, Yüzakı Yayıncılık
İslam ve İhsan